-
1 mahkemeye çıkmak
v. come up -
2 mahkemeye çıkmak
to appear in court -
3 come up
çıkmak, yaklaşmak, sokulmak, mahkemeye çıkmak, yaygın olmak, tutulmak, üniversiteye başlamak, londra'ya gelmek* * *karşılaş -
4 представать
несов.; сов. - предста́тьпредста́ть перед судо́м — mahkeme karşısına / mahkemeye çıkmak
-
5 comparaître
-
6 remand
(tekrar mahkemeye çikmak üzere) cezaevine geri göndermek; tekrar cezaevine gönderme -
7 являться
gelmek; görünmek; ortaya çıkmak,doğmak; türemek; ileri gelmek* * *несов.; сов. - яви́ться1) gelmekявля́ться в суд — mahkemeye gelmek
он яви́лся то́лько под у́тро — ancak sabaha doğru geldi
не яви́ться на рабо́ту (прогулять) — işini asmak
2) ( показываться) görünmekГа́млету яви́лся при́зрак отца́ — Hamlet'e babasının hayali göründü
3) ( возникать) doğmak; ortaya çıkmak, türemekу меня́ яви́лась но́вая мысль — bende yeni bir fikir uyandı
4) ( оказываться) (nedeni) olmak, ileri gelmekпричи́ной пожа́ра яви́лось коро́ткое замыка́ние — yangın kontaktan oldu
5) тк. несов. (быть, представлять собой) olmak -
8 вызов
çağırma,çağrı,davet; meydan okuma* * *м1) врз çağırma, çağrı, davet (etme)вы́зов врача́ — doktor çağırma
вы́зов на соревнова́ние — yarışmaya çağırma
вы́зов в суд — mahkemeye çağırma; mahkeme çağrısı ( повестка)
выходи́ть на вы́зовы — театр. alkışa çıkmak
2) meydan okumaбро́сить вы́зов кому-чему-л. — birine, bir şeye meydan okumak
с вы́зовом смотре́ть на кого-л. — meydan okurcasına bakmak
-
9 erscheinen
erscheinen <unreg, o -ge-, sn> görünmek, (ortaya) çıkmak, belirmek; Buch yayımlanmak;JUR vor Gericht erscheinen mahkemeye gelmek;es erscheint (mir) ratsam o bana makul görünüyor -
10 stellen
stellen ['ʃtɛlən]I vt1) (hin\stellen) koymak ( auf -e); (auf\stellen) dik koymak ( auf -e), dikmek; (hinein\stellen) koymak (in -e), yerleştirmek (in -e);Bedingungen \stellen şartlar koymak [o koşmak];der Hund stellt die Ohren köpek kulaklarını dikti;etw an die Wand \stellen bir şeyi duvara dayamak;dieses Foto wirkt gestellt bu fotoğraf poz verilip çekilmiş gibi2) ( regulieren) ayarlamak;stell das Radio leiser/lauter radyonun sesini kıs/aç;die Uhr \stellen saati ayarlamak;3) (bereit\stellen) etmek, bulundurmak4) ( Verbrecher) tutmakjdn zur Rede \stellen birini hesaba çekmek, birinden hesap sormak;einen Antrag auf etw \stellen bir şey için istemde bulunmak;eine Sache über eine andere \stellen bir şeyi diğer bir şeyin üzerine koymak;jdn vor Gericht \stellen birini mahkemeye vermek;etw in Frage \stellen bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek;etw in Rechnung \stellen bir şeyi hesaba yazmak;etw in Abrede \stellen bir şeyi yadsımak [o inkâr etmek];etw unter Quarantäne \stellen bir şeyi karantinaya almak;auf sich selbst gestellt sein kendi başının çaresine bakmak;jds Geduld auf die Probe \stellen birinin sabrını tüketmek;hohe Anforderungen an jdn \stellen bir kimseden çok şey istemek;eine These in den Raum \stellen bir tezi ortaya atmakII vrsich \stellen1) (sich hin\stellen) dikilmek;sich auf die Hinterpfoten \stellen arka ayakları üzerine kalkmak;sich auf Zehenspitzen \stellen ayak parmaklarının ucuna basarak dikilmek2) ( vortäuschen)sich taub/unwissend \stellen duymazlıktan/bilmezlikten gelmek;sich dumm \stellen aptallığa vurmak3) ( der Polizei) teslim olmak4) ( nicht ausweichen)sich gegen etw \stellen bir şeye karşı pozisyon almak;sich hinter jdn \stellen birine arka çıkmak
См. также в других словарях:
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük